hayfan (haykofan)
  hayko ve anıları
 

Anılar:

• Başka bir grupla çalarken zamanında bir programa konuk olmuştuk. Standart grup elemanlarını da tanıyalım geyiği vardır ya böyle programda. Biz de böyle duruyoruz. Başınızdan geçen bir şeyi anlatır mısınız, dediler. Biz gülmeye başladık. "Ooo, demek ki çok olay var" falan diyorlar. "Oooo... bir sürü, bir sürü" yaptık. "Bir tane anlatır mısınız" dediler. Kaldık öyle. Ömer o sırada daha çok gülüyordu, "sen anlat, senin aklına bir şey geldiyse" dedik. "Bir gün bir yere gidiyorduk, otobüs bozuldu, çok güldük" dedi. Canlı yayında programdayız, spikerler kaldı böyle. Devamlı bir şeylere gülüyoruz; ama kendi aptallıklarımıza gülüyoruz. Birbirimizle çok dalga geçiyoruz. Herkes birbirini kovuyor mesela grupta. Ben devamlı Poyraz'ı kovuyorum mesela. Poyrazlar devamlı başka bir vokalist arama peşinde. Devamlı böyle bir durumumuz var.
• Yazlıkta herkes saat 12 olduğu zaman yukarı çıkıyordu. Biz aşağıda oturup Braveheart'ın soundtrack'ini dinleyip, alkolün dozunu arttırıp kılıçları çekip kıyafetlerle denize atlardık Braveheart misali.
• Birçok arkadaşımın fanzini vardı. Onlar dediler ki sen de bir şeyler yaz. Yazamam dedim; ama yazarsın yazamazsın derken 'sizinle yazdıklarınızla dalga geçersem yazabilir miyim?' dedim. Tamam, dediler. Benim öyle bir yazı karakterim çıktı. Hatta nickname'im de Hayko Yayın'dı. Bir paragraf okuyorsun; ama hiçbir şey yok o paragrafta. Öyle şeyler yazıyordum. Öyle bir tarz oluşturdum kendime. Hatta bir dergiye yazar olma teklifi geldi. 'Gözünüzü seviyim, yapmayın yazık' dedim. İlk üç yazıda bir şeyler anlatmaya çalıştım, düzgün cümleler kurmaya çalıştım; ama elim öbürüne gidiyor. 'Lütfen bana yazdırmayın, beni serbest bırakın, ben olmayayım bu işin içerisinde, benim olayım değil' dedim. 'Ya da bunu da illa yazacaksam hani o sayfa şu an boş kaldıysa, sizi zora sokacaksam kendi yazdığım gibi yazıyım ve son yazım olsun, bitsin. Zaten onu görürseniz yazdırmazsınız sizin de içiniz rahat eder' dedim. Neticede kendi bildiğim gibi abuklar ve sabuklar üzerine yazı yazıp zaten de bir daha telefon almadım.
• Bir dönem Migros'un kaset satış reyonunda çalıştım. Orada üç iyi arkadaş birleştik; Emrah, Uğur ve ben. Uğur, daha böyle rock müziğin özüne sahipti; böyle Led Zeppelin falan. Emrah da daha grunge, modern dönemi Silverchairları, Pearl Jamleri bilen bir adamdı. Ben de hiç, klasik müzik alın bunu dinleyin diyen bir adamdım. Onlar vesilesiyle çok hızlandırılmış bir tura geçtim ben. Bir yanda böyle bir sürü bilgi birikimi, zaten bütün kasetler elimin altında. Baktım Black Sabbath, Testament ortamına girmişim. Hatta Migros'ta yayın olarak bir keresinde Cannibal Corpse verdik. Çok fena oldu. Reklam kültüründe vardır ya marketlerde böyle pozitif şeyler çalarken insanlar daha çok alışveriş yapma arzusuyla dolar. Cannibal Corpse çalınca herhalde bir düşüş oldu, bizi postaladılar oradan.
 
  Bugün 11 ziyaretçikişi burdaydı! sitenin sahibi :SENANURKİNESCİ  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol